Koleksiyoner
- Selver Akdoğan
- 10 May 2024
- 1 dakikada okunur
Bir süredir gözüme ilişen bir söz var, üzerine düşünme ihtiyacı duymamıştım ta ki, bugün boşluğumu doldurmak için izlediğim bir dizide onunla bağlantılı bir söz duyuna kadar.
Oluşları farklı perspektiflerle ele alışımızla başlıyor algılarımız. Ve algılarımız sadece bize özel. Her şeye kendimizden bakıyoruz dünyaya. Dünya, bizim gözlerimize giren ışığı yorumlayabildiğimiz kadar ya hani. Her gözümüze çarpan ve benimsediğimiz ışığı bir beyaz üzerine yani tüm renklerin hızına koyduğumuzda, hangi yansımayı seçerdik? Bir farklı yorumlama ise, şu ana kadar sevdiğiniz her insan aynı odada olsa hangisini seçerdiniz?
Seçer miydiniz?
Yoksa siz de benim gibi bi koleksiyoner misiniz?
Gözümün şahitliğinde, bilincimin ışığında, tadına dokunduğum, ruhumdan parçaları paylaştığım her bir yansımayı neden tek bir yansımayla değiştireyim ki? Her bir yansıma, her bir renk benim beyazımı oluşturmuyor mu? Aslında beyaz, her rengin hızı değil mi?
Farklı değil mi?
Biz beyazı saflık olarak ele aldık bunca yıldır. Ama aslında saflık her yansımayı, her rengi hafızasında tutup cümbüş olmakmış. Aslında beyazın yoğunluğu, kapatıcılığı burdan geliyormıuş.
Hem saf hem beyaz hem cümbüş hem de her bir yansımanın koleksiyoneri olabilirim. Herkeste kendimi arayıp sadece kendimi oluşturabilirim.
Ben bir koleksiyoner, bir beyaz olabilirim.

Comments